Akören İlkokul Öğrencileri
Gön : Ertuğ Akyol
Okul
Köy ortasında köylünün kendisinin yaptırdığı bir ilkokul vardır. Bu okul hep üç sınıflı, tek öğretmenli olmuştur. Üç sınıfı bitirdikten sonra komşu köy Yörük köyündeki beş sınıflı ve beş öğretmenli yatılı bölge okuluna gitmişizdir. Bu okula Yörük köyünün kendi öğrencilerinden başka bizim Akveren köyünden, Sırçalı köyünden, Kadıbükü, Çerçen ve Kuzyaka köylerinden de öğrenciler gelirdi. Yatılı okula velîler kışlık odun getirir, mercimek, fasulye, nohut, soğan, un vs. aynî yardımda bulunurlardı. Öğretmenlerimizin hepsi öğretmen okulları mezunları idi. İçlerinden Saip Beyin sonradan, Ankara Dil-Tarih’te doçent olduğunu duymuştuk.
23 Nisanlarda okul, sınıflar o kadar güzel süslenir, öğrenciler, özellikle kızlar çeşitli renkli kropen kağıt elbiselerle o kadar güzel giyinirdi ki daha konuşmalar başlamadan, şiirler okunmadan heyecanı sabahtan başlardı. Öğretmenlerimizi çok sever, sayardık. Öğretmenlerden ikisinin (merhum Nezihe Hocahanım ile eşi Hilmi Bey hocamızın) Kastamonu Muallim Mektebinde babamın arkadaşlarından olduğunu sonradan öğrenmişimdir.[1]
Yörük köyü muhtarı Mustafa Bey de öğretmenler kadar sevilen, sayılan bir zâttı. Daima takım elbiseli, iskarpinli, tıraşlı, sarışın genç bir adamdı. Her gün okula gelir, okul ihtiyaçları ile ilgilenir, öğretmenlerle sohbet ederdi. 23 Nisan’da Cumhuriyet Bayramında müsamereler olurdu. Bu müsamerelerin provaları uzun sürerdi fakat sonuç çok başarılı olurdu. Bütün çoluk çocuk müsamere için okula gelir, büyük salonu tıklım tıklım doldururdu. Müsamere sonrası kalabalık, sanki İstanbul’da bir tiyatro yahut sinemanın boşalmasını andırırdı.
Beşinci sınıf erkek öğrencilerin hepsi (sınıfımızda başka kızlar da bulunmasına rağmen) Gökmen Hanife’ye âşıktı. Gökmenlerin Hanife’si ince yapılı, sarışın, hafif çilli, uzun örgü saçlı, güleç yüzlü güzel bir kızdı. Evleri köyün ortasında bakkal ve şekerci Şakir Usta’nın dükkânına karşı idi. Öğle paydosunda, akşam okul bitince akide şekeri almak için dükkâna koşanların bir amacı da gene Hanife’yi pencerede, evi önünde görmekti.
1950 yılı yaz döneminde, Ankara Yedeksubay Okulu’nda öğrenci iken, kısa bir süre izinli olarak köye gelmiştim. İkinci gün annem “Saimelere Gökmen Hanife gelmiş; görüşmek isterse gelsin diyorlar” dedi; gittim. O incecik Hanife şişman, iriyarı fakat hâlâ güzel bir kadın olmuş. Bir ziraat mühendisi ile evlenip İzmir’e yerleştiklerini, çocukları olduğunu söyledi.
Köyde ilkokulu bitirenlerden okumaya devam imkânı olanlar genellikle İstanbul’a giderdi. Benim çocukluğumda biz yeni neslin gıpta ile baktığı, kendisine örnek aldığı, yüksek öğrenim görmüş köylülerimiz şunlardı:
1935 yılında, Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Edirne milletvekili olarak aldığı ilk kadın milletvekillerinden biri olan dahiliye mütehassısı Dr. Fatma Şakir Memik ki uzun zaman milletvekili idi. Parti genel sekreterliği de (CHP) yaptı. Çok çalışkan, dürüst, vatansever bir hanımefendi idi. Her yaz 20 gün izinli olarak sözde istirahat için köye gelir, Safranbolu-Zonguldak seçmeninden değil, Edirne seçmeninden oy almasına rağmen, 20 gün sabahtan akşama kadar çevre köylerden akın akın gelen hastalara bakardı.
Vali Nail Memik, Siyasal Bilgiler Okulunu bitirdikten sonra çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptıktan sonra Kırklareli, Siirt valiliklerini müteakiben merkez valisi oldu. Çok çalışkan, vatansever, nazik bir insandı. Aynı zamanda şair ve yazardı.
Dr. Muharrem Şişman dahiliye uzmanı idi. İstanbul Üniversitesi'nden mezun olmuş, Büyükada’da uzman olmuş, Denizcilik Hastanesinde çalışmış, Karabük’te muayenehane açmıştır. İstanbul’da ve köyde köylümüze çok hizmet etmiştir.[2]
Hakim Muhsin Çekiç, Eskişehir İcra Tetkik Hâkimi, Adalet Komisyonu Başkanlığı yaptı.[3]
Mehmet Çekiç (Muhsin Çekiç’in ikiz kardeşi) İstanbul Yüksek Ticaret Okulu mezunu. Karabük’te serbest muhasebeci bürosu vardı.[4]
Kemal Buyurur. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Malî müşavirlik bürosu vardı. Köylümüz işçilerini sosyal sigortaya kayıt yaptırmaları için devamlı teşvik etmiş, yol göstermiş, yardımcı olmuştur.
70 sene evvel bize örnek olan köyümüz okumuşları, bugün hepsi ebediyete intikal eden bu muhterem kişilerdi. Allah rahmet eylesin.
Sonra yüksek öğrenim görenlerin sayısı süratle arttı; tahmin ederim son yıllarda bu sayı 150’yi bulmuştur.
Prof.Dr.Halil İbrahim Atay tarafından yazılmıştır.
Tümünü okumak için kitabı indirin