Akören Köyü

Safranbolu Akören Köyü Web Sitesi
Akören Köyü’a hoş geldiniz. Oturum Aç | Üye Ol | Yardım
in ARA

Çoban Akif

( Toplam 29 Mesaj ) 29 Sayfadan 26 -   « Birinci ... < Onceki 24 25 26 27 28 Sonraki > ... sonuncu »
 
&#199;oban Akif
View Sizes View Details
  • Model: W810i
  • Exposure Time: 1/30 sec
  • Date/Time Original: 07.10.2007 16:00:58
  • Flash: Flash did not fire, auto

Çoban Akif
Gön : Ayhan Erdoğan

 

Köyde Hayvancılık

Köyün kuzeyinde, doğu-batı istikametinde bir şerit halinde uzanan Kepez Sırtı ile köyün güneyinde, doğusunda Davutoba köyü sınırı, batısında Yörük köyü köy hududu ile sınırlı, güneyinde Araç Çayı vadisine kadar 5 km. genişlikte bir alan Akveren köyünün mer’asıdır.

Köyde her evin en az bir ineği, bazılarının iki ineği, birçok ailenin de birer çift öküzü bulunmaktaydı. Davar sürüsü sahibi üç aile vardı. Akçagil’in takriben 200 baş, çoğu erkeç diye bilinen (Akdeniz mıntıkası kara keçilerinden farklı, beyaz uzun tüylü, nispeten daha iri yapılı, eti daha makbul, ishal yapmayan) hayvanı vardı. Bunların arasında koyun sayısı pek azdı. Sürünün çobanı ailenin oğlu Deli Tevfik idi.

İkinci sürü sahibi aile Toruçgil’di. Onların da sürüsü takriben 200 baş hayvandı. Toruçgil’in sürüsünü tutulmuş (ücretli) çoban güderdi.

Üçüncü sürü sahibi aile Çakırağagil’di. Takriben 100 baş hayvanları vardı. Sürüyü, sahibi Sabri kendisi güderdi. Sabri genç, ileri derecede sigara, çay, rakı tiryakisi idi. Köyün gençleri ile iyi diyalog kurar, hıdrellezlerde, ziyafetlerde, kurban bayramlarında daha çok satış yapardı. Onun sürüsünde koyun ve kuzu nispeten daha çok olurdu.

Yazın çok sıcak günlerinde hayvanların bazıları hastalanırdı. Deli Tevfik’in Kepez sırtlarından aşağıdaki evine doğru yüksek sesle “Baba davar hastalandı, acele pıçak getir” diye bağırdığını duyardık. Alelacele kesilen, hastalığın ne olduğu araştırılmadan kesilen hayvanın eti aynı gün ücretli, ücretsiz komşular arasında paylaşılır, yenirdi.

Büyükbaş hayvan olarak (öküzler hariç) 60 haneli köyün 100 civarında ineği vardı. İnekleri gütmek (otlatmak) için özel tutulmuş bir çoban yoktu. Her gün bir aile inekleri gütmek sûretiyle bu problem halledilirdi. Bir mevsimde her aileye en az iki defa sıra gelirdi. Buna “sığır keşiği sırası” derlerdi. Biz çocuklara çok zor gelen, çok yorulduğumuzu, sıkıldığımızı hissettiğimiz bir işti bu.

İnekler sabahleyin sağıldıktan sonra, her aile ineğini erkenden köy meydanına getirir. O gün görevli aileye teslim eder. Aileden en az üç, varsa belki dört kişi o gün vazifelidir. Eşeğin heybesine öğle yemeği (azık) ve gün içinde içilecek su konur. Sığır sürüsü Araç Çayı istikametindeki mer’aya sürülür. Bir kişi sürünün bir yanında, öteki öbür yanında, bir kişi de gerisinde yer alır. Sürünün rahat otlayabilecek şekilde yayılması fakat hâkim olunamayacak kadar dağılmaması gerekir. Önemli olan bir husus da, sürünün ilerleme hızını ayarlamaktır. Sığırların öğle istirahatleri Araç Çayı kıyısındaki çınarların veya cevizlerin gölgesinde, "eylek" diye adlandırılan muayyen yerlerde olacaktır. O halde, köyden Çay’a üç kilometre mesafeyi saat 12 ile 12.30’da Çay’da olacak şekilde ayarlamak gerekmektedir.

Haziran ayında “sığır keşiği” sırası gelmiş kimseleri bazı ek sıkıntılar da bekler. Bu ayda bazı hayvanları “kölek tutar”. Bu, şu demektir: Bu ayda, bir cins büyük arı hayvanın tam kuyruk dibine sokulup hayvanı sokar. Canı yanan hayvan ne boynuzu ile ne de kuyruğu ile bu böceği uzaklaştırabildiği için can havli ile kuyruğu havada bütün hızıyla koşarak sürüden ayrılır. Bu olaya “kölek tuttu” denir. Kölek tutan ineğin peşinden bir kişinin de koşması, onun çay istikametine mi, yoksa komşu köy arazisi içinde mi koştuğunu tespit etmesi, ineği sonradan nerede bulabileceğini tahminde yararlı olur. Zira akşam herkesin ineğini sahibine teslim sorumluluğu taşımaktadır.

Sürü öğle vakti Çay’a, “eylek yerine” ulaşınca hayvanlar çaydan su içip, gölge yerlere gelir yatarlar. Güdücüler su içip bazen de Çay’a dalıp çıktıktan sonra (yıkandıktan sonra) kumanyalarını yer, istirahate çekilir. Saat 15.00 de bu defa Çay’dan köye doğru yokuş yukarı otlatma seferi başlar. Sıcaktan fazla etkilenmemek için biz çocuklar önce elbisemizle Çay’a girip çıktıktan sonra bu sefere katılırız. Akşam gün batarken sürüyü sağ salim köye getirdiğimizde, üzerimizdeki her şey de kurumuştur. Bu zahmetli iş ancak 60 gün sonra tekrar bize gelecektir.

Köyde et için besi hayvancılığı yoktur. Köyde yazın, köyün kasabı Şevket haftada iki gün sığır keser. Bunu başka yerlerden satın alıp getirir. Kesilen hayvanın etinin kolay satılması için “semiz” olması, yani yağlı olması lâzımdır. Yavan et, yağsız et makbul değildir. Gerçi ne türlü olursa olsun, Kasap Şevket’in eti birkaç saat içinde satılmış olur. Şöyle ki; haberi olanlar zaten kesip parçalarken kasabın yanındadırlar; en iyi kısımlarından alacaklarını alırlar. Geri kalan eti kasap herkesin nüfus sayısını, ödeme gücünü bildiği için, kendi takdirine göre taksim eder ve oğlu ile evlere gönderir. Para hiç önemli değildir; verirseniz alır; vermezseniz deftere yazar. İstanbul’a gittiğinde fırınları dolaşır, paraları tahsil eder.

Kış aylarının et ihtiyacı, Kasımda her ailenin bir besi ineği alarak ondan kıyma ve kavurma yapıp saklaması sûretiyle karşılanır. Kışlık kıymanın yapılması için havaların iyice serinlemesi, Kasımı beklemek, tüketiminin de Mayısa kadar bitirilmesi gerekir (Buz dolabının olmadığı dönemde). Kesilecek hayvanın semiz (yağlı) olması özellikle istenir. İneği yağsız çıkan komşusundan yağ takviyesi alır. Zira kıyma ve kavurmanın kış boyunca bozulmadan emniyetle saklanabilmesi, kaplarda basılıp dondurulması sırasında yağın üste çıkıp beyaz bir tabaka halinde donmak sûretiyle, kıymanın da hava almasını önleyerek bozulmamasında (serin yerde saklamak yanında) yardımcı olur.

Kıyma kavurma, iyi yemek yapmak kadar maharet ister. Künde üzerinde balta ile dövülerek yahut elle çevrilen et makinesi ile kıyılan kıymalar büyük pekmez tavalarında kavrulur. Tavaya koyulan kıyma kitlesini ateşte, suyunu saldığı dönemde, büyük kepçe şeklindeki tahta kaşıklarla devamlı karıştırarak, ezerek topaklar halinde olmaması, çözülmüş homojen bir duruma gelmesi sağlanır. Bu aşamadan önce tuz koymamak gerekir. Tuz eti sıktığı için bahis konusu işlemi zorlaştırır. Kıyma suyunu çektikten, kendini salıp kavrulma aşamasına gelirken tuzu ilave edilir ve devamlı karıştırmaya özen gösterilerek dip tutmasına engel olunur. Köpürerek kavrulmakta olan kıyma hafif kahverengi olup üstteki yağ tabakası göz göz delikler halinde köpürürken ateşten çekilir. Yaşlılar (babaannem) bu kıvamı çok iyi ayarlar. Zira tam kavrulmama, bozulma riski yaratır. Çok kavrulma yanma riski taşır. Ocaktan indirilen kıyma hemen (sıcakken) hazırlanmış kalaylı bakır tas, derin tabak, küçük boy sığ tencere gibi münasip kaplara tahta kaşıkla bastıra bastıra doldurulup (bu arada kıymanın üstüne yağın çıkması, kapatması sağlanır) soğumaya terkedilir. Ertesi gün, donmuş kıymalar, kondukları kaplar hafifçe ısıtılarak kaplardan çıkartılır; sepetlere koyulur ve serin bir odada asılarak saklanır. Genellikle kıyma esastır. Kavurma az yapılır. Aynı yol takip edilir.

Köyde bu anlatılanlar dışında et ihtiyacı zaman zaman horoz kesmek, ihtiyaçtan fazla tavukları kesmek, kaz, hindi kesmek sûretiyle karşılanır.

Köyün kasabı Şevket, kırmızı tombul, güleç yüzlü, şişman, hoşsohbet bir adamdı. Az konuşurdu, fakat her söylediğini tekrar ederek konuşmasını sürdürürdü. Bir Haziran günü, ikindi namazı sonrası cami şadırvanında sohbet edilirken hava birden karardı. Sağnak gelecek sanıldı; gelmedi. Fakat kararma hâli uzun süre devam etti. Aradan bir iki saat geçtikten sonra Şevket şöyle mırıldanıyordu: “Öğ, akşam oldu gibi olalı, epey oldu. Bu uşaklar (çobanları ve sığır güdenleri kastediyor) bugün bu akşamamın olmadığını bilememeli idiler. (Çünkü o zamanlar ne cep radyosu var, ne saatleri var) Akşam oldu sanmalı idiler, Allah Allah, ne devar geldi ne sığır geldi”. Bu kendi kendine söylemi duyan o zamanın çocukları (öğrencileri) bizler, gündüz vakti ne zaman hava kararsa, hemen “Akşam oldu gibi olalı epeyce oldu” tekerlemesini söyler, gülerdik.

Prof.Dr.Halil İbrahim Atay tarafından yazılmıştır.
Tümünü okumak için kitabı indirin

Comments

 

Mahmut Akyol Dediki :

Ah Akif abica, Allah rahmet etsin sana....kucukken bazen bize kaval calardin Kopruyaninda.....

04:06 on Ocak 14, 2008
 

aslı demir Dediki :

bilgiler yanlış yazılmıştır.hacı hafız tahırınde coban akıfın agbisi coban osmantarafından güdülen 200 koyunu vardı.

23:13 on Şubat 5, 2009
(Zorunlu) 
(İsteğe Bağlı)
(Zorunlu) 
Gönder
Çalıştıran: Community Server (Personal Edition), Quickmax.net